Kentsel Dönüşüm Nedir?

Kentsel Dönüşüm Nedir?

Resmi rakamlara göre, 17 Ağustos 1999 Adapazarı ve 12 Kasım 1999 Gölcük depremlerinde toplam 18.243 kişi yaşamını yitirmiş, 48.901 kişi de yaralanmıştır. İki depremde, 329.216’si konut, 48.663’ü işyeri olmak üzere toplam 377.879 yapı birimi çeşitli derecelerde hasar görmüştür. Verilen bu büyük kayıp sonrası, deprem yönetmeliği ve bina güvenliğinin sağlanması, ülke politikasında önemli bir madde haline gelmiştir. Kentsel dönüşüm, devletin daha yaşanabilir ve sağlıklı kentsel mekânlar yaratmak için kullandığı, yasalarla çerçevelenmiş bir uygulama aracıdır. Kentsel dönüşümle kentlerdeki nitelikli yapı stokunun arttırılması hedeflenmektedir. KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE’DEKİ TANIMI Kentsel dönüşüm, Türk Dil Kurumu’nun tanımında, “kentin imar planına uymayan, ruhsatsız binaların yıkılıp, planlara uygun olarak toplu yerleşim alanlarının oluşturulması” olarak açıklanmıştır. Amacı, kentin çeşitli açılardan eskimiş, yaşanabilir olmaktan çıkmış alanlarının yapılacak düzenlemelerle yenilenmesini sağlamaktır. Uluslararası literatürde bu tür müdahaleler “kentsel yenileme” olarak adlandırılmasına rağmen, ülkemizde yenileme dönüşümle sağlandığı için bu kavram “kentsel dönüşüm” olarak bilinmektedir. KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN ÖNEMİ VE ÇEŞİTLERİ Kentsel dönüşüm düzenlemeleriyle, doğal afetlerde çökme riski taşıyan yapıların risksiz hale getirilmesiyle olası büyük yıkımların önlenmesi amaçlanmaktadır. Dönüşüm uygulamalarıyla, can güvenliğinin yanı sıra kullanıcı konforu da arttırılacak, kente daha nitelikli bir yapı stoku kazandırılacaktır. Yenilemeler yapı ve çevresinin katma değerini yükseltecektir. Ama burada asıl amacın, dönüştürülen yapılar ve alanlardan rant elde etmek değil, can ve mal güvenliğini sağlamak olduğu unutulmamalıdır. Kentsel dönüşümü sadece yapının yıkımı, yeniden yapımı ve bunun sonucunda elde edilecek rant olarak değil, bu süreçten etkilenen topluluğun, karşılıklı anlayış içerisinde ortak katma değer elde edebileceği bir sosyal dönüşüm süreci olarak da tanımlayabiliriz. Bu bağlamda, kentsel dönüşüm projelerinin mekâna ve yaşama olumsuz etkilerinin olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Günümüzde giderek yaygınlaşan Sosyal Etki Değerlendirme (SED) Raporları’yla, dönüşüm süreçlerinin olası olumlu ve olumsuz etkileri önceden araştırılıp tanımlanarak, bu etkilerin azaltılması için hazırlıklar yapılır. Bu anlamda, Sosyal Etki Değerlendirme (SED) Raporları, dönüşüm projelerinde yaşanan olumsuzlukların en aza indirilmesi, empati yoluyla beklentilerin ortaklaştırılması ve uzlaşma yoluyla gerilimsiz kentsel ve sosyal dönüşüm projelerinin gerçekleştirilmesi için bir gerekliliktir. Kentsel dönüşüm uygulamalarına bakacak olursak, ilgili yasada “riskli rezerv alan”, “riskli alan” ve “riskli yapı” tespitleriyle çalışmaların başladığı görülmektedir. Dolayısıyla kentsel dönüşüm modelleri bu tanımlara uygun şekilde yapılır.
6306 SAYILI KANUN NEDİR?
31 Mayıs 2012 tarihinde kabul edilen 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 1 , bugün halk arasında “Kentsel Dönüşüm Yasası” olarak bilinmektedir. Kentsel dönüşüm yasasıyla, kentlerdeki nitelikli yapı stokunun arttırılması ve düzenlenmesi ile deprem, sel, toprak kayması gibi doğal afetler nedeniyle oluşabilecek büyük yıkımların önlenmesi amaçlanmaktadır. Kanunun esas çıkış sebebi 1999’da yaşanan Marmara Depremi’dir. Yaşanan afetin ardından binaların risk taşıyıp taşımadıklarının tespit edilmesi, taşıyorlarsa güçlendirilmeleri ya da yıkılıp yeniden yapılmaları gerekmektedir. 6306 SAYILI KANUNUN ÖNEMİ VE AVANTAJLARI 6306 sayılı kanunla, afet riski taşıyan yapıların kentsel dönüşüm modeli uygulanarak yenilenmesine zemin hazırlayan birtakım yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerle, dönüşümden yararlanan kullanıcılara vergi indirimi, noter ve tapu harçlarından muafiyet gibi birtakım kolaylıklar sağlanmaktadır. Binasını yenileme sürecine sokan maliklere sağlanan avantajlar şöyledir:

  • Riskli binalarda yaşayan vatandaşların talepleri doğrultusunda 18 aya kadar kira yardımı yapılması ya da anlaşmalı bankalardan 200.000 TL’ye kadar verilen kredilerde faiz desteği sağlanması.
  • Kanun uyarınca yapılacak işlem, sözleşme, devir ve tesciller ile uygulamalar; noter harcı, tapu harcı, belediyeler tarafından alınan iskân harcı, otopark harcı, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve bunun gibi diğer ücretler ile banka ve sigorta muamelelerinde alınan harçlardan muafiyet sağlanması